BAŞVURU FORMU   English ENGLISH
Kamu Denetçiliği Kurumu Hak Arama Kurumudur
  • kurum
   Turkey ENGLISH
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
    • Mehmet AKARCA Kamu Başdenetçisi
    • Kamu Denetçileri
    • Genel Sekreter
    • Misyonumuz
    • Vizyonumuz
    • Teşkilat Şeması
    • Etik Komisyonu
      • Komisyon Üyeleri ve Mevzuatı
      • Görevler
      • Etik İlkeler
      • Etik Sözleşmesi
      • Etik Kültürü
  • Mevzuat
    • Anayasa
    • Kanun
    • Yönetmelik
    • Uluslararası Mevzuat
  • Kararlarımız
  • FAALİYETLERİMİZ
    • Haberler
    • Basında KDK
      • Yazılı Basın
      • Internet Haberleri
      • TV Haberleri
  • YAYINLARIMIZ
    • Yayınlar
      • Bülten Ombudsman
      • Rehber
      • Çeviriler
      • Sempozyumlar
      • Çalıştay Raporları
      • Karar Yayınlarımız
    • Raporlar
      • Yıllık Rapor
      • Özel Raporlar
      • İyi Yönetim İlkeleri Rehberi
      • Yıllık Performans Raporları
      • Stratejik Plan
      • İdare Faaliyet Raporları
      • 6 Aylık Raporlar
      • Kurumsal Mali Durum ve Beklenti Raporları
    • Broşürler
    • Akademik Dergi
  • GALERİ
    • Fotoğraf Galerisi
    • Video Galerisi
  • Duyurular
    • Basın Açıklamaları
    • Kurum Duyuruları
    • Kişisel Verilerin Korunması
    • Bilgi Güvenliği Politikası
  • İLETİŞİM
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Nasıl Başvuru Yapılır?
  • Başvuru Yaparken Nelere Dikkat Edilmelidir?
  • Bize Hangi Konularda Başvurabilirsiniz?
  • BAŞVURU FORMU

HABERLER

  • Anasayfa
  • HABERLER

Kurum Haberleri

16 Ocak

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, Uluslararası Ombudsmanlık Konferansında Konuştu

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AB’nin finanse ettiği, Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı kapsamında düzenlenen Dijitalleşmenin İnsan Haklarına Etkileri konulu ilk oturumun açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

devamı

11 Ocak

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katılımlarıyla "21. Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği" Konferansının Açılışı Gerçekleştirildi

Kamu Denetçiliği Kurumu ve Avrupa Birliği tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı "Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı" düzenlendi.

devamı

11 Ocak

Dünya Ombudsmanları, Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı İçin Ankara’da Bir Araya Geldi

Kamu Denetçiliği Kurumu ve Avrupa Birliğinin ortaklaşa düzenlediği “21. Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği” konulu uluslararası konferansta, ‘21. Yüzyılda İnsan Hakları Sorunları’ başlığı görüşüldü.

devamı

  • İlk
  • 83
  • 84
  • 85
  • 86
  • 87
  • 88
  • Son

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katılımlarıyla "21. Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği" Konferansının Açılışı Gerçekleştirildi

Kamu Denetçiliği Kurumu ve Avrupa Birliği tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı "Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı" düzenlendi. Konferansa, TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Ombudsmanı Şeref Malkoç, AB Türkiye Delegasyon Başkanı/Büyükelçi  Nikolaus Meyer-Landrut, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Kamu Denetçileri Arif Dülger, Celile Özlem Tunçak, Fatma Benli Yalçın, Sadettin Kalkan ve Yahya Akman ile 70’in üzerinde ombudsman ve insan hakları kurumlarının temsilcileri katıldı.

Konferansın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konferansın hayırlara vesile olmasını dileyerek, değerlendirmeleriyle konferansa katkı sunacaklara teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sene 10. yılına ulaşan Kamu Denetçiliği Kurumunu ve Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç'u, bu anlamlı programa vesile olduğu için tebrik etti.

Cumhuriyet'in, 100. yılının geride bırakılıp “Türkiye Yüzyılı” diye isimlendirdikleri yeni asrına girmeye hazırlanılan bir dönemde olunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tarihî süreçte her alanda olduğu gibi insan haklarında da kendilerine geçmişin tecrübeleri ışığında yeni bir gelecek inşa etmenin çabasında olduklarını söyledi.

“Günümüz Dünyasında En Çok Konuşulan Hususların Başında İnsan Hakları Geliyor”

Bugünün dünyasında en çok konuşulan, tartışılan, gündemi en fazla meşgul eden hususların başında insan haklarının geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel siyasetçilerden medyaya, akademiden uluslararası kuruluşlara kadar hemen herkesin insan hak ve özgürlüklerinden bahsettiğini dile getirdi.

Dünyanın birçok yerinde insan haklarının muhafaza ve müdafaasıyla ilgili toplantılar düzenlendiğini, kararlar alındığını, beyanatlar verildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ancak tüm bunlar yaşanırken hayat hakkı dahil insanların en temel haklarının göz göre göre çiğnenmeye devam ettiğini vurguladı.

“Vicdanını Yitiren Ülkeler Gördük”

Suriye'den Filistin'e, Yemen'den Arakan'a, Türkistan'dan Afrika'ya kadar dünyanın birçok yerinde insan hak, hürriyet ve haysiyetini hiçe sayan ağır ihlallere sürekli yenilerinin eklendiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizi birbirimize yakınlaştırması, merhamet duygumuzu harekete geçirmesi gereken krizler tam tersine insanı insani değerlerden uzaklaştırabiliyor. Kovid-19 salgını, mülteci meselesi, bölgemizde patlak veren çatışmalar, bu acı gerçeğin en çarpıcı örnekleri olarak önümüzde duruyor. Gelişmiş diye ifade edilen ülkelerin salgın döneminde sadece kendilerini korumak adına sergiledikleri bencillikleri bugün utançla hatırlıyoruz. Aşı ve maske gibi salgınla mücadelede ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelerin nasıl bir rekabet unsuru hâline dönüştürüldüğünü hâlen unutmadık. Hatta bu süreçte kendi halkları içindeki dezavantajlı kesimleri dahi hizmet yelpazesinin dışında tutacak kadar vicdanını yitiren ülkeler gördük."

Salgının da etkisiyle kültürel ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi nefret suçlarının özellikle Batı toplumlarında korkunç boyutlara ulaştığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı medya kuruluşları ve siyasetçilerin de söylemleriyle bu nefret iklimini körüklediklerine, âdeta ateşe benzin döktüklerine şahit olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milyonlarca Müslüman'ın temel özgürlüklerinin ayaklar altına alındığı, ifade hürriyeti kisvesi altında kutsallarının aşağılandığı, inançlarının bir tehdit kaynağı olarak gösterildiği vahim bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu ifade etti.

Kimi zaman medya kimi zaman siyasetçiler kimi zaman da bizzat devlet tarafından ötekileştirilen bu toplum kesimleri için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ndeki kayıtlı haklarını kullanmanın giderek zorlaştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Hemen her gün gazetelerde ibadethaneleri, yabancılara ait iş yerlerini, sivil toplum kuruluşlarını hedef alan bir şiddet eyleminin haberini okuyoruz. Dahası göçmenlere ve yabancılara yönelik nefret suçları ya görmezden geliniyor ya soruşturulmuyor ya da örtbas ediliyor. Gerek insan haysiyetini korumakla görevli uluslararası kuruluşlar gerekse her fırsatta demokrasi ve insan hakları dersi veren kimi ülkeler, maalesef bu hak ihlalleri karşısında derin bir suskunluk içinde."

“Bazı Ülkeler, Türk Adaletinden Kaçan Haydutların Sığınağı Hâline Dönüşmüştür”

Kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyenlerin çifte standardının artık fiyakalı sloganlarla, yasak savma türünden tavırlarla örtülemeyecek hâle geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benzer bir durum doğrudan insanımızın hayatına kıymış, kan dökmüş, sivillere yönelik terör eyleminde bulunmuş teröristler için de geçerlidir. En temel insan hakkı olan yaşam hakkına kasteden eli kanlı caniler, siyasi sığınmacı bahanesiyle korunmakta, hiçbir hukuki tahkikata uğramadan hayatlarını özgürce sürdürebilmektedir. Üzülerek ifade etmek isterim ki bugün NATO'da, Avrupa Konseyinde veya BM çatısı altında beraber olduğumuz bazı ülkeler, Türk adaletinden kaçan haydutların sığınağı hâline dönüşmüştür" değerlendirmesini yaptı.

Terör suçlularının yargıya hesap vermesi konusunda maalesef kayda değer ve somut sonuçlar doğuran hiçbir çaba harcanmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilindiği gibi 15 Temmuz gecesi 252 vatandaşımızı katleden, Meclisimizi ve Cumhurbaşkanlığı binasını bombalayan FETÖ'nün elebaşı, Amerika'daki malikânesinden örgütünü yönetmeye devam ediyor. Haklarında kırmızı bültenle arama kaydı olan PKK terör örgütü militanları Avrupa'nın göbeğinde polisin himayesinde örgüt paçavraları eşliğinde protesto düzenleyip vatandaşlarımıza ve temsilciliklerimize saldırabiliyor" dedi.

Kısa süre önce Fransa'nın başkenti Paris'te yaşanan hadiselerin bunun en son örneğini teşkil ettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bölücü örgüt mensupları sadece sokakları, arabaları ve mağazaları ateşe vermekle kalmamış, saldırılarını özellikle işindeki gücündeki insanımızın canına kastetmeye kadar götürmüşlerdir. İyi terörist-kötü terörist ayrımının yanlışlığını bir kez daha gösteren bu olayların terörle mücadelede yeni bir dönemi başlatmasını ümit ediyorum. Şimdiye kadar Türkiye'nin bölücü örgütün uzantılarına karşı sınırları içinde ve ötesinde yürüttüğü haklı mücadeleye şaşı bakanların, bundan sonra hatalarının farkına varacaklarına inanıyorum. Avrupa'da yuvalanan terör yandaşlarına karşı tedbir almakta geç kaldıkları her gün tehlike daha da büyüyecek tıpkı kanser hücresi gibi bünyeyi saracaktır."

“Kapımıza Gelip Ülkemize Sığınan Hiç Kimseyi Zorla Geri Göndermedik”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin teröre karşı kararlı mücadele yanında ihtiyaç sahiplerine el uzatmasıyla da örnek bir duruş sergilediğini belirterek, "Çatışma bölgelerinden kaçan 3,5 milyonu Suriyeli başta olmak üzere 4 milyonu aşkın mazlum ve mağdura biz kucak açtık. Kapımıza gelip ülkemize sığınan hiç kimseyi zorla geri göndermedik. Suriyeli Türkmenler kadar Kobanili Kürtlere, Halep'teki, İdlib'deki ve Suriye'nin diğer bölgelerindeki Arap kardeşlerimize de sahip çıktık. Suriye'deki çadır kentlerde hayata tutunmaya çalışan mazlumlara yardım götürürken kimsenin inancına, kökenine bakmadık" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe Türkiye'deki Suriyelilerin gönüllü olarak evlerine geri dönüşünün hızlandığını söyledi.

Oradaki mültecileri çadırlardan kurtarmak için briket evler yaptıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Niye bunlar insan değil mi? İnsanca yaşamalarını sağlayalım istedik. Bu çadırlardan bu insanları kurtaralım istedik. Briket evlere onları yerleştirerek oraya geri dönüşlerini sağlayarak insani bir yaşam şeklini onlara hazırlayalım istedik. Terörden temizleyerek emniyetli hâle getirdiğimiz bölgelere şimdiye kadar ülkemizden yaklaşık 550 bin sığınmacı geri dönmüştür. Rusya, Suriye ve Türkiye olarak bir süredir yürüttüğümüz diplomatik temaslar meyvesini verdikçe bu sayılar daha da artacaktır" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de huzur, istikrar ve barış ortamı tesis edilene kadar kardeşlik, komşuluk ve insanlık görevini yerine getirmeyi sürdüreceklerini vurguladı.

“İnsan Haklarını Sözde Değil Elimizi Taşın Altına Koyarak Savunmaya Devam Ediyoruz”

Türkiye'nin, Ege Denizi'ndeki operasyonları sayesinde sadece geçen yıl ölümün eşiğinden kurtarılan göçmen sayısının 20 bini bulduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Buna mukabil sığınmacıları denizde, Ege'de ölüme terk eden hatta botlarını batırarak kasten öldüren, döverek, soyarak, onurlarını kırarak sınırları dışına zorla iten ülkeler ise maalesef baş tacı yapılıyor. Onca görüntüye, şahide, habere, şikâyete rağmen göçmenlere bu zulmü reva görenler hakkında maalesef hiçbir adım atılmıyor. Biz tüm bu riyakârlıklara rağmen insan haklarını sözde değil elimizi taşın altına koyarak savunmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer alanlarda da aynı ilkeli tutumla çalışmalarını yürüttüklerini, bu yaklaşımın en somut neticelerini Rusya-Ukrayna savaşı sırasında gösterdiklerini, Karadeniz üzerinden tahıl koridorunu ve esir takası anlaşmasını hayata geçirerek, milyarlarca insanın hayatını olumsuz etkileyen gıda ve enerji krizinin çözümüne katkı sağladıklarını dile getirdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "Bilabedel tahılı gönderelim ama bunu durumu iyi olan Avrupa ülkelerine değil fakir, az gelişmiş Afrika ülkelerine ulaştırın" teklifinde bulunduğunu, kendilerinin de bunu kabul ettiğini, tahılı una çevirerek Afrika ülkelerine bilabedel ulaştıracaklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi Şeref Bey bir teklifte bulundu o da malum özellikle yaralılar için de bir koridorun açılması, biz zaten buna varız. Biz sadece Rusya-Ukrayna değil aynı şekilde Suriye'den, aynı şekilde Azerbaycan'dan, Libya'dan yaralıları getirip hastanelerimizde tedavilerini yaptırıp geri gönderiyoruz. Bunlar bizim insani ve vicdani görevimizdir. Bundan sonraki süreçte de bunları yapmaya devam edeceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkanlar'da tırmanan gerilimi düşürerek, bölgenin yeni bir kan ve ateş sarmalına dönmesinin önüne geçtiklerini, Kafkaslar'da yıllardır devam eden krizin yol açtığı istikrarsızlığı dengeli ve hakkaniyetli politikayla önemli ölçüde hâl yoluna koyduklarını söyledi.

“Türkiye Yüzyılı'na Demokrasi Eksiklerimizi Tamamlamış Olarak Güçlü Bir Başlangıç Yapmakta Kararlıyız”

Türkiye'de de 20 yıldır gerçekleştirdikleri sessiz devrimlerle her kesimden vatandaşın temel insan haklarıyla ilgili taleplerini yerine getirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Son olarak kadınlarımızın başörtüsü ve aile kurumuyla ilgili bir Anayasa değişikliği teklifini Meclisimize sunduk. Ancak burada bir konunun üzerinde de durmak istiyorum. O da şu; Afganistan'da son dönemdeki özellikle başörtülü kızların üniversitelerde, okullarda okutulmasını engelleme anlayışını biz gayriinsani buluyoruz, gayri İslami buluyoruz. Bir defa bizim dinimizde böyle bir şey yok. Bu kızlar buralarda eğitim öğretimini almalıdır. Onlara mani bir şeyi kimse bize İslam'la tanımlamasın, anlatmasın. İslam böyle bir şeyi kabul etmiyor, tam aksine 'Beşikten mezara kadar ilmi tahsil ediniz' diyen bir dinin mensuplarıyız. Böyle bir şeyi yapamazsınız. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek bizler bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hak ve özgürlükleri daha da genişletme irademizin sembolü olan bu düzenlemeyle özellikle acı hatıralarımızın olduğu kılık kıyafet meselesini kesin ve kalıcı bir çözüme kavuşturmayı hedefliyoruz. Türk demokrasisinin olgunluk seviyesini de gösterecek bu önemli teklif konusunda Meclisimizin gerekli adımı atacağına yürekten inanıyorum. Şayet Meclisimiz üzerine düşeni yerine getirmezse elbette son sözü millî irade söyleyecek, son kararı milletimizin bizatihi kendisi verecektir. Hangi siyasi partiden olursa olsun hiçbir milletvekilimizin sorumluluktan kaçarak böyle ağır bir vebalin altına girmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye Yüzyılı'na demokrasi ve kalkınma eksiklerimizi tamamlamış, çok daha büyük hedeflere yönelmiş olarak güçlü bir başlangıç yapmakta kararlıyız” diye ekledi.

Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenirken "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturunu ilke edindiklerine, hazırladıkları her programı, hayata geçirdikleri her düzenleme ve projeyi bu ilke rehberliğinde planladıklarına, uyguladıklarına ve neticelendirdiklerine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece ülkedeki tüm vatandaşlara eşit davranan, farklılıkları zenginlik olarak gören, kuşatıcı, özgürlükçü bir devlet anlayışını hâkim kıldıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemiz de milletimiz de temel hak ve hürriyetlerin önümüzdeki sembol kavramı demokrasiyi Türkiye'ye çok görenlere cevabını, 15 Temmuz'da canını ortaya koyarak, istiklaline ve istikbaline sahip çıkarak vermiştir" dedi.

“Kamu Denetçiliği Kurumumuz, Yargının Yükünü De Hafifletiyor”

Dünyada, yönetim sistemini halkın iradesi ve demokratik yöntemlerle değiştirebilen ender ülkelerden biri olduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ne geçmek suretiyle hem 200 yıllık yönetim tartışmalarına nokta koyduk hem de vesayet heveslilerine âdeta davetiye çıkaran yürütmedeki çift başlılığa son verdik" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, millî iradenin temsilcisi Meclisi güçlendirmek için oluşturdukları yapılardan birinin de Kamu Denetçiliği Kurumu olduğunu söyleyerek, "İdarenin hizmet kalitesini yükseltmeye ve insan haklarının geliştirilmesini sağlamaya yönelik bu kurumumuz, 10 yıldır devlet ile vatandaşının kucaklaşmasının sembolü olarak görevini başarıyla ifa ediyor. Haksızlığa uğradığını düşünen insanlarımızın, ilgili kurumla dostane bir çözüm yolu bulmasını sağlayan Kamu Denetçiliği Kurumumuz, yargının yükünü de hafifletiyor" diye konuştu.

Uyuşmazlıkları sulh yoluyla çözüme kavuşturarak devlet ile vatandaşı arasındaki güven ilişkisini tahkim eden Kamu Denetçiliği Kurumu'nun, Meclis adına bir hak arama kapısı olarak vazifesini yerine getirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Kuruluşundan bugüne 207 binin üzerinde başvuru alan ve bunların 75 bini için tavsiye, 16 bine yakını için dostane çözüm kararı veren kurumumuz, telefonla, mektupla veya bizzat başvuruyla gelen yaklaşık 1 milyon kişiye de hizmet sunmuştur. Ayrıca hazırladığı raporlar, yaptığı çalıştaylar, toplantılar ve diğer faaliyetlerle kurumumuz ilkokuldan üniversiteye tüm gençlerimize, muhtarlıklarımızdan belediyelerimize tüm kurumlarımıza ulaşıyor. Türkiye Yüzyılı için hayal ettiğimiz insan haklarına saygılı, adaleti ve hakkaniyet duygusunu güçlendirici, erdemli devlet işleyişi hedefimize ulaşmamızda da kurumumuza önemli görevler düşüyor. Özellikle devlet sistemimizdeki kurumlarımızın, Kamu Denetçiliğimizden gelen kararlara uyma oranı yüzde 80'e yaklaşmıştır. Bu vesileyle tüm kurumlarımızdan, Kamu Denetçiliğimizin kararları konusunda daha fazla hassasiyet beklediğimizi belirtmek istiyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kamu Denetçiliği Kurumu'nun, dünyadaki diğer ombudsmanlıklar ve insan hakları temsilcilikleriyle kurduğu yakın ilişkiyi takdirle takip ettiklerini dile getirerek, "İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı bünyesindeki oluşumlara da ayrıca önem veriyoruz. Hiç şüphesiz 21. yüzyılda insan hakları sorunlarının tartışılacağı bu konferans da gerek katılımcıları gerek tartışma başlıkları itibarıyla kurumumuzun gelecekteki çalışmalarına ışık tutacaktır. Konferans çerçevesinde ortaya koyacağınız kıymetli fikirlerin, kurumumuz yanında biz siyasetçilere de yeni ufuklar kazandıracağına inanıyorum" dedi.

TBMM Başkanı Şentop ise KDK'nın kuruluş sürecine ilişkin bilgi vererek, kurumun kuruluşunun, Anayasa'nın 74. maddesindeki "dilekçe hakkı" başlıklı bölümde düzenlendiğini anlattı.

Türkiye'de dilekçe hakkının kullanımının bir nevi özel yolu olarak KDK'nin Meclis bünyesinde varlık kazandığını belirten Şentop, kurulduğu tarihten bu yana KDK'nin insan haklarının korunmasında etkili ve sonuç alıcı çalışmalar yürüttüğünü söyledi.

Kurumun kararlarının hukuken bağlayıcı olmamasına rağmen idarenin çok büyük bir oranla kararlara uymaya çalışmasının, büyük bir ihtiyaca cevap verdiğinin işareti olduğunu aktaran Şentop, insan hakları konusunun, ulusal ve uluslararası alandaki kurumsallaşmaya rağmen halen dünyanın en sorunlu alanlarından biri olduğunu ifade etti. Şentop, yakın zamanda dünyanın gözü önünde gerçekleşen insan hakları ihlallerine dikkati çekti.

TBMM Başkanı Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyada insan haklarının bu kadar çok konuşulduğu, insan haklarıyla ilgili ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bu kadar çok yapıldığı, mekanizmaların kurulduğu bir dönemde, insan hakları ihlallerinin değişmez ve güncel bir gündem maddesi olmasını esaslı bir şekilde sorgulamamız gerekir. Sorun nerede? Sadece uygulamayla ilgili bir sorun mu var yoksa bir anlayış, paradigma sorunu mu var? Eğer yaşanan insan hakları sorunları münferit olsa, sayıca çok olsa da anlamlı bir bütünlük oluşturmayacak şekilde farklı sebeplere dayalı olarak çıksa belki bir uygulama sorunundan söz edebiliriz. Ama ihlaller ve onların sebepleri anlamlı bir bütünlük ve tanımlayabileceğimiz bir çerçeve gösteriyorsa o zaman bir zihniyet, bir paradigma sorunundan söz etmek gerekir. Sorun esasen insan hakları paradigmasında, zihniyetindedir."

İnsan haklarına dair kültürel kodlardaki zihniyet farkının, çifte standartlı uygulamalara yol açtığını ifade eden Şentop, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla bugün Afrikalıların, Asyalıların, doğuluların, Müslümanların, yabancıların, göçmenlerin yaşadıkları sorunun temelinde, kelimeler soyut genel anlamlarına kavuşmuş olsa da hala o zihnin arkasındaki paradigmanın yani yazılımın varlığı yatmaktadır. Avrupa dışına çıktığınızda farklı bir insan hakları konsepti, beyaz olmayan insanlara karşı farklı bir insan hakları konsepti, Müslümanlara karşı farklı bir insan hakları konsepti, kadınlara karşı farklı bir insan hakları konsepti, batılı zihin dünyasının tarihi zihinsel kodlarında, DNA'sında yer alan tanımlara dayanmaktadır."

Bu insan hakları yaklaşımının Batı sınırları dışında hukuki bir konu olmaktan çıkarak bir politik araca dönüştüğünü dile getiren Şentop, şöyle devam etti:

"Küreselleşme, bizi bütün insanlar olarak birbirimize öyle bir bağladı ki bundan sonra dünyanın her yerinde ve herkes için barış, çifte standartsız insan hakları, asgari düzeyde insani hayat standardı olmadığı sürece hiç kimse huzur içinde olamaz, huzur içinde kalamaz. İnsanı esas alan, bir tarağın dişleri gibi insanların tam ve gerçek manada eşitliğine dayanan, politik bir araç olarak değil sadece hukuki bir konu olarak görülen bir küresel insan hakları doktrini, artık sadece bir teorik, ahlaki tercih meselesi değil, zorlayıcı bir dünya gerçekliği haline gelmiştir."

Türkiye Ombudsmanı Malkoç: Türkiye, dünyada yoksullara, mazlumlara, garibanlara, göçmenlere en fazla yardım eden ülke oldu.

Türkiye Ombudsmanı Şeref Malkoç da “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” inancı ve “ insanı yaşat ki Devlet yaşasın” ilkesi ile çalışmalarını 10 yıldır sürdürdüğünü belirterek, KDK’nın Anayasanın 74. maddesi ve 6328 sayılı kanundan aldığı yetki ile “idarenin eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını” denetlediğini ve raporlarını TBMM’ye sunduğunu bildirdi.

Ombudsmanların devlet ile vatandaş arasında bir arabulucu ve hakem konumunda olduğunu ifade eden Şeref Malkoç, idarenin hizmet kalitesinin yükseltilmesine, iyi yönetim ilkesinin yerleşmesine, insan haklarının gelişmesine ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasına katkı sunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldan beri çok büyük hizmetler yaptığını dile getiren Malkoç, “Türkiye’yi geliştirdiniz, halkın huzur ve refahını için çalıştınız. Bu süreçte; demokrasinin güçlenmesi, temek hak ve özgürlüklerin genişletilmesi teminat altına alınması için yasa ve Anayasa değişiklikleri yapıldı. Kamu hizmetlerinin kalitesi arttı ve kamu hizmetleri çeşitlendi. Herkesin birinci sınıf hizmet alması sağlandı. Kamu hizmetlerine kolay ve hızlı erişim sağlanması için yeni kurumlar kuruldu var olan kurumlar yenilendi. Vatandaşın aldığı kamu hizmetlerinden şikâyeti olanlara haklarını aramalarına imkan veren idari mekanizmalar getirildi. Lekelenmeme hakkı, arabuluculuk, uzlaştırmacılık gibi yeni düzenlemeler yapıldı. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı sağlandı, CİMER ve KDK gibi halkın derdini dinleyen hak arama kurumları hayata geçirildi. Bunun yanı sıra Türkiye, dünyada yoksullara, mazlumlara, garibanlara, göçmenlere en fazla yardım eden ülke oldu. Sayın Cumhurbaşkanım, dünya demokrasisi ve barışı için “Daha adil bir dünya mümkün” sözü ile “ Dünya 5’ten büyüktür” felsefesini ortaya koyarak haksızlıklara itiraz etmeniz çok önemli olmuştur ve tüm dünyada olumlu yankı bulmuştur. Özellikle Rusya-Ukrayna arasında yaşanan savaşta, sizin barıştan yana çözüm odaklı, adil ve demokratik tutumunuz Dünyaya örnek olmuştur. Ayrıca sabırlı, ısrarlı çabalarınızla “ Tahıl Koridorunun” açılması sağlanmış 17 milyon ton tahıl Türkiye üzerinden Asya’dan Afrika’ya milyonlarca insana ulaşmıştır. Bu olay insanlık adına çok mutluluk ve umut verici olmuştur. Bu bakımdan Ombudsmanlar ve insan haklarının savunucuları olarak sizlere minnettarız,  çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

Malkoç: Halk ile Devlet arasında uzlaşmayı, kaynaşmayı ve kucaklaşmayı sağlamaktayız.

KDK’nın 10 yıllık süre içerisinde etkin, tercih edilen ve iyi bilinen bir hak arama kurumu olma yolunda önemli mesafeler aldığını kaydeden Malkoç, “Bu 10 yıl zarfında toplumun her kesimi ile temas kurduk. STK’larla, medya, üniversiteler ile ortak çalışmalar yaptık. Halk içinde tanınmamızı artırdık. Devlet kurumları nezdinde itibarımızı ve etkimizi çoğalttık. Bu süreçte 207 bin 403 yazılı şikayet aldık, bu başvuruların 205 bin 639’unu karara bağladık. Bu çabaların sonucu olarak İdareye verdiğimiz Tavsiye kararlarına uyma oranı yüzde 20’lerden yüzde 79’lara ulaştı. Avrupa’da bu oran yüzde 80 halkın şikâyetlerini dinleyerek, verdiğimiz tavsiye kararlarıyla, idarelere yol göstermekte, rehberlik yapmaktayız. Halk ile Devlet arasında uzlaşmayı, kaynaşmayı ve kucaklaşmayı sağlamaktayız. Halkın sorunlarını, idare ile ihtilafını, mahkemeye gitmeden çözmekteyiz. Mahkemelerin yükünü hafifletmekteyiz.” İfadelerini kullandı.

KDK’nın idare ile vatandaşlar arasında dostane çözüm ürettiğini, kamunun hizmet kalitesinin artmasına katkı verdiğini, insanların işini kolaylaştırdığını, idareye yol gösterdiğinin altını çizen Malkoç, “Adaletin ve hakkaniyetin gerçekleşmesine çalışıyoruz. Zira, 2053, 2071 vizyonu olan yeni ve güçlü Türkiye’nin insan hakları, hukuk, demokrasi, hakkaniyet ve adalet üzerinde yükseleceğine inanıyoruz. Tavsiye kararlarımızın yanı sıra toplumun genelini ilgilendiren konularda özel rapor hazırlamakta ve çözüm önerileri sunmaktayız. Türkiye’deki 3,5 milyon Suriyeliler ile ilgili raporumuz, Kovid-19 sürecinden “Türkiye’nin Koronovirüsle” mücadele raporumuz, “Ege Denizi’ndeki Geri İtmeler” raporumuz bunlardan bir kaçıdır.” Şeklinde konuştu.

“İki gün sürecek uluslararası konferansta bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunacağız.”

Uluslararası alanda yaptıkları çalışmalarla Kurumu Dünya’daki Ombudsmanlık Kurumları arasında önemli bir yere getirmeyi başardıklarını vurgulayan Şeref Malkoç, “KDK, Dünyadaki 9 Ombudsmanlık ağının üyesidir.  2019 yılında İstanbul’da kurduğumuz İslam Ülkeleri Ombudsmanlar Birliğinin başkanlığını yürütmektedir. 2022 yılında Türk Devletleri Ombudsmanlar Birliğini kurduk. 11-12 Ocak tarihlerinde Ankara’da Filipinlerden Fas’a Özbekistan’dan Macaristan’a Filistin’den Venedik Komisyonuna kadar dünyanın dört bir tarafından 70 Ombudsman ve İnsan Hakları savunucuları ile birlikteyiz.  İki gün boyunca 4 ayrı oturumda “21.Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceğini” konuşacağız. Bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunacağız.” Dedi.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut: Türk Ombudsmanı sayesinde 10 yıl gibi kısa bir sürede çok şey başarıldı.

Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ise ombudsmanlık ofislerinin, olgun ve etkili demokrasilerde kilit kurumlar olduğunu dile getirdi.

Güçlü ve etkili ombudsmanlık görevlilerinin, vatandaşların devlet kurumlarına güven duymalarını sağladığını belirten Meyer-Landrut, bunun vatandaşlar ve işletmeler için yararlarına değindi.

Ombudsmanlığın sağlam, şeffaf, etkili ve bağımsız bir hukuk sisteminin yürürlükte olduğu ülkelere katkısını anlatan Meyer-Landrut, "Bu, coğrafi konumu, gelişmiş altyapısı, Avrupa tedarik zincirleri ve pazarları ile ekonomik bağları göz önüne alındığında büyük potansiyele sahip Türkiye için çok önemli." dedi.

Türk Ombudsmanı sayesinde 10 yıl gibi kısa bir sürede çok şey başarıldığının altını çizen Meyer-Landrut, "Böyle bir geleceği inşa etmek ve Kamu Denetçiliği Kurumunun hayati rolünü pekiştirmek için yasal yollara başvurma yetkilerinin güçlendirilmesine dikkat edilmelidir. Bu konuların ele alınması, Ombudsmanlık kurumunun etkinlik ve bağımsızlığının daha da güçlenmesine yardımcı olacaktır. Demokratik kurum ve insan haklarına destek, AB-Türkiye ilişkisinin mihenk taşı olmuştur. AB, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve bağımsız kurumların güçlendirilmesinde Türkiye'yi desteklemeye hazırdır." ifadesini kullandı.

Başdenetçi Malkoç, günün anlam ve önemine binaen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye takdim etti.

Konuşmalarından ardından aile fotoğrafı çektirildi.

ADRES

Kavaklıdere Mah. Zeytindalı Caddesi
No:4 Çankaya/ANKARA

TELEFON
(312) 465 22 00
BİZİ TAKİP EDİN

FACEBOOK X INSTAGRAM

©2024 Kamu Denetçiliği Kurumu Her Hakkı Saklıdır

Loading...0/0